Dursun ile Müstakim Efendi

yiyecek olmuş. Fakat Müstakim Efendi‘nin “Emanete hıyanetlik etme!” nasihatini hatırlamış. Nasıl hatırlamasın? Çünkü Müstakim Efendi o somunları kendisine değil, annesine göndermiş.

Bir süre daha gitmiş. Eşkıya yollarını kesmiş. Kazandığı üç kuruşu savurup, niye fazla para kazanmadın diye Dursun‘u da bir iyice dövmüşler.

Sonunda güç bela memleketine varmış. Elde avuçta yok. Annesi ne getirdiğini sorunca, iki somun demiş. Tabii anne küplere binmiş. Akılsız, tembel, diye verip veriştirmiş. İyice acıkmışlar. Sonunda Dursun çar naçar somunları çıkarmış ve bir tanesini bölmüş. Fakat o da ne? Somunun içi tıka basa altın dolu. Merakla diğer somunu da bölmüş. Onun içi de altın dolu. Dursun Efendi bir yandan annesiyle birlikte sevinirken, bir yandan da Müstakim Efendi‘nin “Emanete hıyanet etme!” sözü kulaklarında çınlıyormuş. Çünkü acıktığı zaman onu yemeye teşebbüs etse, altınlar açığa çıkacak, onu da eşkıyalar elinde alacak imiş.

Dursun, Müstakim Efendi‘ye dualar üstüne dualar ederken, çok zengin olmuş ve evlenmiş. Onun üçüncü tavsiyesini de yerine getirerek hanımını hiçbir gece evinden uzaklara göndermemiş… Tabii Müstakim Efendi‘ye bütün haklarını helal ettiği gibi, dualarını da ömrü billâh eksik etmemiş…
Ömer Seyfettin

Geri

En Çok Okunanlar